Bir sene önce, sevgililer gününün olduğu haftasonu İstanbul'a gitmiştim, pazar sabahı ilk otobüse binip gelmiştim tekrar. Nasıl hevesliyim yarabbim, aşk insana ne biçim şeyler yaptırıyor, haftasonu gitmişim İstanbul'da hediyeler döşemişim sevdiceğime, seke seke gelmişim Alper'in yanına. İlk şoku otobüsten inince yaşamıştım hiç unutamıyorum. Zaten çiçeklerle beni karşılamasını beklemiyordum ama insan zamanında gelir alır beni dimi, yok abi 20 dk ağaç oldum, gelecek beni alacak diye bekliyorum. En sonunda sinirden çatladım tabi, açtım telefon, ben taksiye biniyorum, ben senin için sabahın köründe yola çıkıyorum, bilirdim akşam gelmesini diyorum, o arada bu geliyor, iniyor arabadan bavulumu alıyor, beni öpüyor. İkinci şok! Leş gibi alkol kokusu geliyor, sanki evde demlenmiş yanıma gelmiş, nasıl bir koku. Bunun üstüne eve gidene kadar kavga ediyoruz. Akşam çıktığını bilmeme rağmen, ne bu rezillik, insan bu kadar içer mi, benim geleceğimi biliyorsun diye ortalığı ayağa kaldırıyorum.
Sonra sakinleşiyorum, eve giriyorum, diyorum herhalde evde bana sürprizler hazırlamıştır. Hiçbir şey yok ortalıkta, diyorum hediyeye güveniyor herhalde. Sonra bakıyorum beyimiz çikolatalı gofret bile almamış, bırak hediyeyi. Ben elimde hediyelerle kalıyorum öyle. Hediyeleri açarken biraz utanır gibi oluyor, diyorum akşam yemeğe falan çıkarız, gönlümü alır.
Tokat gibi hayalkırıklıklarım yüzüme çarparken, Alper gidiyor, çok yorgunum akşamdan kalmayım diye yatıyor, akşama kadar yataktan çıkmıyor, bende evde Alper'in ev arkadaşıyla tv karşısında güzel bir sevgililer günü geçiriyorum.
Bu sene ise akıllandım, hiçbir şey almadım, hiçbir beklentim de yoktu. Kavgalıydık, dört gündür konuşmuyorduk, Alper gideli birkaç gün olmuştu, başka bir ülkede, İngiliz hatunlarla kucak dansı yapar sevgililer gününde beni mi düşünecek diye kendi kendime gülüyordum.
Spordan eve gelip mutfağa girdim ve kapı çaldı. Kocaman orkideler geldi, çok güzel bir not eşliğinde. Alper hayatında bana karşı güzel cümle kurmamış insan, böyle cümleleri nasıl yazmış bilmiyorum. Sanırım Londra'da çok yalnız ve sevgisi kabardı. Oturup yarım saat ağladım nota bakıp bakıp. Ona haksızlık ettiğimi düşündüm. Eğitilmez bir ayı değil, belki biraz eğitimle bir şeyleri öğrenebilecek bir öküzdü. (İki ay önce doğum günümde de saat 12'de gelip, kucağında kocaman hediyelerle kapıma dayanmıştı. Daha bir hafta evvel yanıma geldiği ve hafta ortası olduğu için, evde doğum günümü kutladığım arkadaşlarımla küçük bir şok yaşamıştık, çünkü işten izin alıp yanıma gelmesi imkansızdı.)
Neyse çiçeğimi odamda bir yere koydum, sanırım yerini sevdi, çünkü çiçekler açıyor, ben ise her sabah ona bakıp bu kadar güzel bir şey olabilir mi diye düşünüyorum. İnşallah hiç solmaz, yerinden ve sahibinden mutlu olur. Böylece ben de her sabah onu görüp güzel bir güne merhaba diyebilirim!